Londra Konferansı ve Kıbrıs Sorunu

Kıbrıs meselesi, 20. yüzyılın ortalarında uluslararası siyasetin önemli tartışma konularından biri haline gelmiştir. 1950’li yılların başından itibaren, adada yaşayan Rumların Enosis (Yunanistan’a bağlanma) talebi ile Türklerin Taksim (adayı paylaşma) düşüncesi, İngiltere’nin sömürgeci yaklaşımıyla birleşerek meseleye yeni boyutlar kazandırdı. Bu süreçte Londra Konferansı, dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçti. Konferansta tarafların talepleri, uluslararası dengeler ve Kıbrıs halklarının geleceği masaya yatırıldı. Türkiye’yi temsilen toplantıya katılan Dışişleri Bakan Vekili Fatin Rüştü Zorlu, bu sürecin en önemli aktörlerinden biri oldu.


Konferansın Toplanma Sebebi

1950’lerin ortalarında Kıbrıs adasında huzursuzluk artmış, EOKA örgütünün faaliyetleri ada halkı arasında gerginlik yaratmıştı. İngiltere, Kıbrıs’ı elinde tutmak istiyor; Yunanistan ise ada halkının geleceğini kendi belirlemesi gerektiğini savunuyordu. Türk tarafı ise adadaki Türk varlığının korunmasında kararlıydı. Bu farklı taleplerin çatışması, Londra’da bir konferans toplanmasını zorunlu kıldı.


İngiltere’nin Üçlü Yönetim Önerisi

Konferansın en dikkat çekici önerisi İngiltere’den geldi. İngiltere, Kıbrıs’ta üçlü bir yönetim sistemi kurulmasını teklif etti. Bu sisteme göre, İngiltere adadaki hâkimiyetini sürdürürken Türkiye ve Yunanistan da yönetimde söz sahibi olacaktı. Bu öneri, İngiltere’nin hem sömürgeci çıkarlarını koruma hem de iki ülkenin taleplerini dengeleme girişimi olarak görüldü. Ancak bu çözüm, ne Yunanistan’ın ne de Kıbrıs Rumlarının beklentilerini karşılıyordu.


Yunanistan’ın Talepleri

Yunanistan delegasyonu konferansta, “self-determinasyon” yani ada halkının kendi geleceğini belirlemesi gerektiğini savundu. Bu yaklaşım, aslında Enosis’in önünü açmayı amaçlıyordu. Rumların çoğunlukta olmasını dayanak gösteren Yunanistan, adanın Yunanistan’a bağlanmasını meşrulaştırmak istiyordu. Ancak bu talep, adada yaşayan Türklerin güvenliğini ve çıkarlarını yok sayıyordu.


Türkiye’nin Tavrı ve Fatin Rüştü Zorlu’nun Rolü

Türkiye, Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin haklarını korumak adına konferansa büyük önem verdi. Dışişleri Bakan Vekili Fatin Rüştü Zorlu, Türk tezlerini uluslararası platformda güçlü bir şekilde dile getirdi. Zorlu, Kıbrıs’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan bir ada olduğunu, Türklerin de en az Rumlar kadar bu topraklarda hak sahibi olduğunu vurguladı. Ayrıca self-determinasyon ilkesinin tek taraflı uygulanamayacağını, adada iki farklı halkın yaşadığını belirtti. Bu nedenle, ya iki toplumun eşitliği korunmalı ya da adanın paylaşılması gündeme gelmeliydi.


Uluslararası Tepkiler

Konferans boyunca İngiltere, kendi stratejik çıkarlarını koruma çabası içinde hareket etti. Yunanistan ve Rumlar, Enosis talebinden geri adım atmadı. Türkiye ise Taksim fikrini giderek daha net şekilde ortaya koydu. Uluslararası camiada ise bu mesele, Soğuk Savaş dengeleri açısından da önem taşıyordu. NATO üyesi üç ülke olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasındaki bu kriz, Batı ittifakı içinde bir çatlak yaratma potansiyeline sahipti.


Konferansın Sonuçları

Londra Konferansı, kesin bir çözüm üretmeden sona erdi. Ancak şu sonuçlar ortaya çıktı:

  • İngiltere adadaki varlığını sürdürme konusunda kararlıydı.
  • Yunanistan self-determinasyon ilkesini savunarak Enosis hedefinden vazgeçmedi.
  • Türkiye ise Kıbrıs Türklerinin güvenliği için tavizsiz bir duruş sergiledi.

Bu sonuçlar, ilerleyen yıllarda Kıbrıs meselesinin daha da derinleşmesine ve çatışmaların artmasına zemin hazırladı. 1959’da Zürih ve Londra Antlaşmaları’na giden süreçte ise Fatin Rüştü Zorlu’nun diplomatik çabaları etkili oldu.


Fatin Rüştü Zorlu’nun Diplomatik Başarısı

Fatin Rüştü Zorlu, sadece Londra Konferansı’nda değil, sonraki süreçte de Türkiye’nin tezlerini uluslararası arenada başarıyla savundu. Zorlu’nun vizyonu, Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin aktif bir taraf haline gelmesini sağladı. Bu çabalar, ileride Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda belirleyici oldu.


Tarihsel Önemi

Londra Konferansı, Kıbrıs sorununda tarafların niyetlerini açıkça ortaya koyduğu bir platform oldu. Bu toplantı, adadaki krizin uluslararası bir mesele haline gelmesine neden oldu. Ayrıca Türk diplomasisinin kararlılığını gösterdi ve Kıbrıs Türklerinin uluslararası hukukta haklarının tanınmasına katkı sağladı.


Londra Konferansı, Kıbrıs sorununu çözmekten ziyade, meseleye yeni boyutlar kazandırdı. İngiltere’nin üçlü yönetim önerisi başarısız oldu, Yunanistan’ın Enosis talebi karşılık bulmadı, Türkiye ise Taksim tezinde ısrarcı oldu. Bu durum, ilerleyen yıllarda adada derin siyasi krizlerin ve toplumsal çatışmaların yaşanmasına yol açtı. Bugün bile Kıbrıs meselesinin kökenlerinde bu dönemin izlerini görmek mümkündür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir